Hamilelik periyodu kuşkusuz her bayanın hayatındaki en değerli ve heyecanlı süreç. Lakin anne adayları bu periyotta pek çok hususta tasaya kapılabiliyor. Bilhassa birinci doğumunu yapacak olan anne adaylarında en yaygın görülen tasalardan biri, doğum korkusu oluyor. O denli ki İsveç’te yapılan bir araştırma, her 10 bayandan birinin doğum korkusu yaşadığını ortaya koyuyor. Avustralya’da ise bu oran yüzde 48 olarak tespit edilmiş. Türkiye’de gebelerin korku seviyeleriyle ilgili yapılan bir araştırmada, iştirakçilerin yüzde 58.5’inin doğumdan korktukları saptanmış. Anne adayları da çeşitli etkenler nedeniyle yaşadıkları doğum korkusu nedeniyle, aslında sıhhati tehdit eden hiçbir sorun olmasa dahi sezaryen doğumu tercih edilebiliyorlar.  

Acıbadem Ataşehir Hastanesi Bayan Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Özge Kaymaz Yılmaz, vajinal doğum endişesinin bayanlar ortasında epey yaygın görülen bir sorun olduğuna dikkat çekerek, “Ne yazık ki bu endişe doğumun doğal döngüsünü bozabiliyor. Doğumun evrelerinde müddet değişikliğinin yanı sıra doğumda yaralanmalar üzere fizikî ve sonrasında posttravmatik gerilim bozukluğu üzere ruhsal komplikasyonların oluşumuna da neden olabiliyor. Hasebiyle savunduğumuz ana nokta, anne ve bebeğin sıhhatini etkileyecek bir sorun kelam konusu değilse, vajinal doğumun yapılmasıdır. Unutulmamalıdır ki sezaryen doğum bir kurtarma yöntemidir” diyor. 

Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Dr. Özge Kaymaz Yılmaz, anne adaylarını olağan doğumdan uzaklaştıran tasaları anlattı; kıymetli teklifler ve ihtarlarda bulundu. 

Bebeğin doğumda yaralanacağı kaygısı

Doğum teşebbüsünden kaynaklanabilen kimi problemler nedeniyle bebeğin ziyan göreceği kaygısı, anne adaylarını sezaryene yönelten en yaygın etkenler ortasında yer alıyor. Doğum sırasında yaşanabilecek olumsuzluklar arasında; omuz takılmasına bağlı hudut yaralanmaları, kemik travması ve doğum kanalında uzun mühlet kalmanın bebekte beyin hasarına sebep olması ile birtakım enfeksiyonların bulaşma riski yer alıyor. Yapılan çalışmalar, toplumdaki yaygın inanışın bilakis gerçek yönetilen doğum aksiyonunda bu cins risklerin az olduğunu gösteriyor.

Sosyal etrafın makus doğum deneyimleri

Doğum tecrübeleri, günümüzde bayanların üzerinde en çok konuştukları bahislerden biri kuşkusuz. Olumlu geçen vajinal doğumun akabinde bile bayanlar lohusalığın getirdiği duygusal yük nedeniyle doğum öykülerini negatif bir deneyim olarak hatırlayabiliyorlar. Hasebiyle etraflarına olağan doğumu çok ağrılı ve sorunlu bir süreç olarak anlatabiliyorlar. Dr. Özge Kaymaz Yılmaz, “Yaygın inanışın bilakis bu olumsuz öyküler azınlıkta oluyor ve sıkıntı bir süreç yaşanmış olsa da birden fazla anne olağan doğum yaptığına pişman olmuyor. Doğum kaygısıyla baş edebilmenin en tesirli yolu ise ruhsal takviye almak ve mümkün olduğunca dertleri tabiple paylaşmaktır” diye konuşuyor. 

Doğum ağrısından kaçınmak

Doğum ağrısı bayanın hayatı boyunca karşılaşabileceği en şiddetli ağrı oluyor. Toplumsal medya, doğumu deneyimlemiş annelerin deneyimleri, içinde bulunulan kültürel yapı ve bayanın kendi vücudunu tanıyamaması üzere etkenlerle bu ağrı korkusu adeta bir kabus haline gelebiliyor. Hasebiyle doğum ağrısı yaşama korkusu anneleri sezaryene yönelten en yaygın nedeni oluşturuyor. O denli ki yaklaşık her iki bayandan birinin ülkü doğum biçiminin vajinal doğum olduğuna inanmasına karşın, doğum ağrısı dertleri nedeniyle sezaryeni tercih ettiği gözleniyor. Anne adaylarına verilen eğitimler, tabipleriyle süreci birlikte yönetme talihi, ağrı idaresi için uygulanabilir sistemler (nefes idmanları, yoga, hipnoz, epidural anestezi gibi) doğum ağrılarının büyük oranda hafiflemesini sağlarken doğumun kalitesini de artırıyor. Ayrıyeten doğumdan çabucak sonra anne ve bebeğin deri deriye temas etmesi ve her fırsatta emzirebilmek, anne ile bebeğin ruhsal – fizikî sıhhatleri açısından büyük değer taşıyor. 

İdrar kaçırma kaygısı 

Normal doğumdan kaynaklanan pelvik taban travması nedeniyle pelvik bölgesindeki organların sarkacağı ve bunun sonucunda idrar kaçırma sorunu yaşanacağı korkusu da anne adaylarını sezaryene yöneltebiliyor. Vajinal bölgede yaralanma korkusu, vajinal doğumdan kaynaklanan idrar ile dışkı kaçırma/zorluk üzere meseleler anne adaylarının sezaryen doğum istemesine yol açabiliyor. Aslında her hamilelik ile doğum pelvik bölgesindeki organ sarkmaları için risk oluşturuyor ve doğum sonrasında organ kollayıcı idmanlar yapılması öneriliyor. 

Vajinal kesilerden korkmak

Vajinal doğumlarda doğum kanalının en son kısmında gelişebilecek olan yırtıkları önlemek, kimi vakit da doğumu hızlandırmak maksadıyla yapılan ve epizyotomi olarak isimlendirilen kesiler de sezaryene yönelmenin bir diğer kıymetli nedenini oluşturuyor. Lakin son yıllarda nefes antrenmanları, doğum öncesindeki eğitimler ve bilinçlenme sayesinde epizyotomi oranı değerli ölçüde azalmış durumda. Ayrıyeten bilgiler, vajinal kesi teşebbüslerin doğum sırasındaki anüs yaralanması riskini azalttığını gösteriyor. 

Vakumla doğum / Acil sezaryene geçiş 

Doğal vajinal doğum başlangıçta yolunda gitse de, bazen çeşitli etkenler nedeniyle forseps yahut vakum üzere aletlerle yapılan operatif vajinal doğuma ya da acil sezaryen doğuma geçiş olabiliyor. Çünkü, müdahaleli ve sezaryen doğum, yolunda gitmeyen yahut hareketin durakladığı periyotta bir kurtarma yolu olarak uygulanıyor. Dr. Özge Kaymaz Yılmaz, “Enfeksiyon ve kanama üzere fizikî problemlere ek olarak, acil sezaryenle doğum hastalar için çoklukla duygusal olarak travmatik bir tecrübe oluyor. Bunun sonucunda doğum sonrasında depresyon ve travma sonrası gerilim bozukluğu problemleri gelişebiliyor. Hasebiyle anne adayları bu tıp travmalardan kaçınmak için sezaryene yönelebiliyor. Aslında olağan doğum esnasında sıkıntılar az yaşanıyor. Ayrıyeten yaşansa dahi komplikasyon riski de günümüzde epey azdır.” diyor. 

Kaynak: (BYZHA) Beyaz Haber Ajansı